1.1.14

31 Aralık 2013'ten 1 Ocak 2014'e geçerken

Bu yılbaşında kimseyle program yapmadım. Annem ve babamla yaşadığımdan ve artık yaşlandıklarından kimseyi çağırmadım eve. Erken yatıyorlar ve onlara arkadaş kahkahası dinletmek istemedim. Öyle ki; annem 12'ye zor dayandı, babam ise 11 buçuk gibi kanepede uyudu, 12'de bir gözünü açtı "Haydi iyi seneleeeeeer" dedi ve çok geçmeden tekrar uykuya daldı. Evet, kimilerine göre kös kös oturmamda (bana göre huzur) onların yaşlı olması bir sebepti ama kendi odamda kendi kendime bir yılbaşı yaşamak istedim gerçekten de. Arkadaşlarımın bir tanesine dahi gece ne yapacaklarını veya sizde kalayım mı gibi şeyler sormadım... Sevdiğim bir işi yapıyorum. Primlerle geçen seneki işimin neredeyse iki katını da kazanıyorum (Allah bereket versin, olmayana da versin.). Ailem de yanımda olduğundan, ben de tabii ki neredeyse her zaman olduğu gibi sağlık ve sevda diledim. Sevdasız kalamam zaten ben, ilişkiye dönüşmesini karşılık bulmasını, karşılıklıysa bile paylaşabilmemizi diledim, diyelim...

Geçen sene Ankara'da komün bir yaşam biçimim vardı. Banyolar, yataklar, WCler, mutfak, kütüphane.... Hepsinde bir şekilde insan çıkıyordu karşıma. Yalnız kalamıyordum. Lise arkadaşım B.... da yaşıyordu orada Allah'tan... Yatakhaneyi paylaştığım kızlarla güzel anlaşıyordum da ama insan "kendine ait bir oda" istiyor. Ben de istiyordum. O yüzden bu yıla odamda girdim.

Dünürümüz anjiyo olduğundan ağabeyim ve yengem hastaneye ziyarete gittiklerinden akşam minik yeğenim bizdeydi. Eskiden - büyümeden önce - olduğu gibi yılbaşını aileyle geçirme saadetim oldukça erken başladı zaten. Sonra yengemler onu almaya geldiğinde, onlar da yaklaşık bir saat oturdular. Şark görevindeki kardeşim hariç, aile saadetim tamamlanmış oldu...

Aile saadetim bir kişinin eksikliğiyle de olsa tamamlanmıştı ama kafamda bir iki insan daha vardı, keşke onlar da yanımda olsa dediğim... Ortak özellikleri onlarla hiç yılbaşı geçirmemiş olmam ve onların da yalnız olmaları.

Bunlardan biri H.... . Onu Ankara'da tanıdım. Bazen muhabbetimiz çok güzel akar meşk gibi, bazen uzun soluklu bir sessizliğe bürünürüz, ama o sessizlikte de birbirimizi anarız ve bunu hissedebiliriz. Ankara'yı göresim gelmedi ama kış tatilinde onu görebilmek için İstanbul'a geçmeden önce Ankara'ya gitmek istiyorum bir ya da iki günlüğüne. Çünkü H...., Ankara'daki yaşamımdan önce hiçbir yerde tanışmadığım insanlardan en çok sevdiğim ve canıma en yakın bulduğum.

Dini bir sebeple mi, yoksa yaşlanıyorum diye mi ya da kapitalist bir dayatma gibi bulmaya başladığımdan mıdır nedir, artık yılbaşı'lar bana zevk vermiyor. Sıkıcı pazar sabahları gibi buluyorum genellikle. Mutlu olmaya, eğleniyor olmaya dayatılıyormuşuz gibi. Sanki maskelerimiz az, bir de ona kapitalist amcalar maske eklemiş.

Az önce bahsettiğim düşüncelerime rağmen H....'ye hediye almaktan alıkoyamadım kendimi. Yanında olabilseydim Ankara'da yılbaşına özel hediye almazdım ama yanında değilim, onu önemsediğimi hissetmesini istedim ve iki albüm aldım: Gidenlerin Ardından ile Şimdi ve Sonra albümleri...


Tekrar kendime dönecek olursam, dayatıldığı için değil cidden hissettiğim için yeni yıla kendi odamda sakin sakin, huzurlu bir şekilde girdim. Tek huzursuzluğum hasretliklerim idi. Bir de yeni yılın ilk saatleri ertelediğim bir şeyi yapmakla geçti. "Karşı Pencere" filmini izlemekle geçti... Üç sene önce sevdalı olduğum bir arkadaşım (belki de tanıdıktır, arkadaş gibi davrandığını düşünmüyorum son bir senedir) bu filmi sevgilimle izlememi söylemişti ama bu filmi izlemeye değer bir sevgili hayatıma gelmedi. Ben de çok huzurlanmışken kendim izlemeye karar verdim - iyi ki de izlemişim. Filmi en doğru zamanda izledim. Güzel bir filmdi. Film konusu hakkında bilgi (spoiler) vermek istemiyorum ama en sevdiğim alıntılarından birini aşağıda paylaşıyorum:






“Sevgili Simone;
Senden sonra artık kırmızı kırmızı değil.
Gökyüzünün mavisi de artık mavi değil.
Ağaçlar artık yeşil değil.
Senden sonra biz olmanın, özlemenin renklerini aramalıyım.
Senden sonra bizleri utangaç ve kaçak kılan acıyı bile özlüyorum.
Bekleyişleri, vazgeçişleri, şifreli mesajları özlüyorum.
Görmek istemeyenin kör dünyasında kaçamak bakışmalarımızı.
Bizi görselerdi onların utancı, nefreti, acımasızlığı olurduk.
Senden af dileme cesaretini henüz gösteremediğim için pişmanlık duyuyorum.
O yüzden artık pencerene bile bakamıyorum.
Seni hep orada görürdüm henüz adını bile bilmezken.
Senin daha iyi bir dünya düşlediğin zamanlar
Bir ağacın ağaç, mavinin gökyüzü olmasının yasaklanamayacağı bir dünya.
Bilmem bu daha iyi bir dünya mı?
Artık kimse bana Davide demiyor, Bay Veroli diyorlar.
Bunun daha iyi bir dünya olduğunu nasıl söyleyebilirim.
Senin olmadığın bir dünya için bunu nasıl söylerim."



Fonda: Şimdi ve Sonra albümü çalıyordu bu yazıyı yazarken ama albümü paylaşamayacağımdan albüme adını veren şarkıyı paylaşayım...

Şimdi ve sonra by Yeni Türkü on Grooveshark

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder