1.1.14

1 Ocak 2012'den bir yazı


Yeni yılın ilk yazısı mutlu olsun...


Bu sabah ateşler içinde uyandım, bütün eklemlerim de ağrı içinde idi; zaten gece yatmadan ateşim yükselmeye ve bademciklerim pıt pıt atmaya başlamıştı. Günüm kötü başladı, o gelene kadar. Yeğenim.

O geldiğinde yataktaydım. Zaten o yatak hiç toplanmadı. Yatak düzeltilir aslında, toplanmaz. Zira kanepe insanıyım ben. Ablamla paylaştığım oda, çalışma odası ve oturma odasını andırıyor. "Genç odası" denen cinsten bazalı, komodinli, gardroplu değil yani. Neyse, bu kadar ayrıntı yeter. Yeğenim gelir gelmez, yatağıma geldi; uzun zamandır sevememiştim de onu. Makale ve yazı yazmaktan sevmeye vaktim olmuyordu çünkü ağabeyim ne zaman onu bize getirse ben yazıma son şeklini vermeye veya yetiştirmeye çalışıyor oluyordum. Biraz bencillik edip doya doya sevdim onu bugün, korktum da hastalığım bulaşacak diye. Ne hikmetse ateşim düştü, boğazım pıt pıt atmamaya başladı. Bu, hemen iyileştiğim anlamına gelmiyor; ama onun uğruna bağışıklığım güçleniverdi birdenbire.

Bilgisayarda ona Sünger Bob açtım, pek izlemedi; sonra Arabalar filmini açtım, anlamaz diye Şimşek McQueen demedim, Şimşek dedim; "Şimşek arabası" dedi salak(!), sonra pek geçmedi "Şimşek McQueen" dedi p*ç herif, g*t oldum.

Filmini de izlemedi, çalışma masasından kalktı, yatağımda izleyeceğini söyledi, sonra filme olan ilgisini bıraktı, yatakta şebeklikler yaptı. Yorganın altına girdi, "Hadi ev yapalım, kapıyı (yani yorganı) ört" dedi; aklıma Gürsoy'un Fırat'ı geldi. "Burası benim evimmiş meğersem." :))

Sonra kulağına bir şey diyeceğim dedi; sayı saymaya başladı. Daha sonra da "Bir varmııış, bir yokmuş; kelime-i şahadet yokmuş" dedi. Bizim oğlan "ataizt" olacak galiba. Sonra oda, otobüs oldu; odanın kapısı otobüsün kapısı... Otobüsün kapısı kapalı olunca da bizi kimse duyamazmış. =)

Sonra da gündüz uykusu hiç adet olmamasına rağmen saatlerce benimle uyudu. Gerçi ben onu izlemekten pek uyuyamadım. Pek sevdiğim biri uyuyunca yanımda tetikte gibi uyuyorum. Onu izliyorum, mutluluktan uyku girmiyor gözüme, kuş uykusu dediğimiz şeyden oluyor.

Son günlerde biriyle uyuma ihtiyacım vardı aslında. Aşerircesine. Annem olmazdı, her gün görüyorum onu. Babam, (onun bir tecrübesi dolayısıyla onun öyle düşünmesine hak verdiğim) bir sebepten ötürü arkadaşımda kalmama izin vermez muhtemelen, bir arkadaşımı davet edip ilgilenecek kadar da boş değilim ve okuldaki yoğunluktan dolayı da yorgunum... Yeğenim bugün ilaç gibi yetişti. En güzeli de minik elini yanağımın altına sokması ve daha sonra parmaklarımı açık elinin parmaklarından geçirdiğimde parmaklarıyla parmaklarımı kavramasıydı. Anneliğe hiç bu kadar yakın hissetmemiştim.

Özetle, sade ve mutlu bir gündü. Belki de bu uyku yüzünden yeni yıla uyuyarak girmişimdir. Gece on bir buçuk gibi sızmışım yatağımda ve uyandığımda saar bir- bir buçuk falandı.

Fonda: Yann Tiersen
Masada: Kola ve kuru yemiş tabağı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder