29.3.12

Saat ?

Yorumlar için saat dilimi ayarı var mı sevgili bloggercanlar? Bir saat ayarı buldum ve Türkiye saati, tamam; ama yorum saatlarim sapıtmakta o.O

26.3.12

?

daha iki gün önce kokladığın koku bu kadar özlenir mi be o_O

25.3.12

kalpkalpkalp

mutlu gün

has uşağun arkadaşı be.... ile buluştum bugün iş çıkışı, çalıştığı yere gittim. giderken çiçek de aldım - adını unuttum, sevimli ve beyaz çiçeklerden oluşan minik bir buketti. geçen hafta çok hasta idi. bir-iki haftadır görüşemiyorduk. aslında üç kez görüşmüştük, bu dört etti. diğerlerinde has uşak ve bir de dostum olurdu. dostum istanbul'a seminere gitti. has uşak müsait değildi, be.... ile başbaşa kalıp sandviç+çay keyfi yaptık onun mesaisi bitince. epey lafladık. ilkten dedikodu dedik ama aslında birbirimizi tanımaktı yaptığımız. ben onu seviyorum, o da beni seviyor; hatta o kadar benimsemiş ki allah korusun ilişkiniz bitmiş olsa senden sonraki kişiyi benimseyemem, evlensenize be! dedi.

dostum ve ben öyle kolay kolay ısınamayız insanlara ama be....'in doğallığı, sohbeti, harbiliği vd. çekiyor insanı. ayrıca müzik zevkimiz de pek benziyor ikimizin.

farklı nedenlerle ama ikimizin de hayatında iki ortak nokta var: has uşak, topluluktan dışlanma...

allah esirgesin ama has uşak'la olan ilişkimiz ola ki son bulursa, be.... ile arkadaşlığım güzel bir şekilde devam eder - ondan bana benden ona zarar gelmedikçe...


@Facebook

B. :

MutLuLuktan uça uça, yine eLimde çiçekLerimLe, harika bir sohbet yanıma kar (şapkaLı a) kaLarak eve... Öz, beni yine özLe :*

21.3.12

"benim içimden geçen senin içinden de geçer mi?"

kız: karnım da acıktı biraz, buluşunca yemek mi yesek; yok, o evde yemeyi tercih eder muhtemelen....???
oğlan: (telefon eder) aç mısın, dürüm yiyelim mi?
kız: evet, aç gibiyim, iyi olur.
oğlan: tamam, yiyelim.
---
kız: (yürür, içinden) burger king'e gitsek keşke, dün avm'de yediğim burger güzel değildi.
---
kavuşulur
---
oğlan: burger mı yesek, dürüm mü acaba?
kız: bilmem, fark etmez. (içses: burger! ama onun canı dürüm çekmişti, o karar versin)
oğlan: hadi, burger king'e gidelim! :)

:( kısmet

bahar geldi, günler bizim :)

20.3.12

"aşktan korkma"

ilk ilişkimi aşktan korkan, söylediğine göre hiç aşık olmamış bir adamla yaşıyorum...
hayat garip :)

18.3.12

sevgili günnük

bugün üds'ye girdim ben. pek başarılı olacağımı sanmıyorum. 90+ alamam galiba yine. ingilizce'yle olmasa da ösym'nin sınavlarıyla başım dertte. 3 saat popomun üstünde sakin sakin, konsantre olmuş bir biçimde oturmayı öğrenmem lazım. en kolay cümleleri dahi anlayamıyor gibi hissediyorum, orada beni boğan bir karabasan var sanki. biri de zırt pırt burnunu çekip duruyordu! neyse güzel şeyler de oldu. mesela sıraya has uşağumun adı kazınmıştı. kalp kalp kalp

sonra ders anlatmaya gittim, şimdi de çeviri yapıyorum. bazen ingilizce'den kusasım geliyor!

günün anlam ve önemine uygun - 17

15.3.12

kar



kar yağdığını görünce çocuk gibi sevinen bir sevgilim var.
telefonda bana "Cxxxx'te işim vardı, ne güzel lapa lapa yağıyordu." derken sesinden çıkan sevinci yerim senin çocukkkkk!

12.3.12

love's labour

bugünlerde genel mutluluk halimi gölgeleyen bir şey var: love's labour.

bir sevgiye emek vermek, sandığımdan daha zor bir şeymiş. birkaç karşılıksız aşk için kendimi paraladığım, depresyona girdiğim, hayatımın akışını mahvettiğim günler de oldu; ama bu, daha farklı bir şey. acı çekmek, emekten pek sayılmıyor.

yakışıklı, bugüne kadar hiç aşık olmadığını, ilişki teklifleri almasına rağmen belli bir yaşa kadar hiç ilişkisi olmadığını söyledi geçen gün kafede sohbet ederken. şaşırdım, şoke oldum. ben birlikte olduğu kızlara bahane bulurdum önyargılı bir biçimde - kızların tipine, tavrına ve tahsiline bakıp yine önyargılı olmak gerekirse hala da onlara bahane buluyorum ama bizim uşağun da çözülmesi gereken iletişim problemleri yok değil. birlikte olma kararı almadan önce daha rahat iletişim kurabiliyordu. hatta zaman zaman yem atıyorum belki ilişkide olma hali onu boğmaya başlamıştır "ıssız adam" sendromu denen zımbırtı pelesenk olmuştur diye, ı-ıhh, durum öyle de değil. daha başka...

peki, ben uşaktan nasıl etkilendim? onu ilk gören hemen "kaptın yakışıklıyı", "durdun, durdun turnayı gözünden vurdun" falan diyor da, olay öyle değil. evet, yakışıklı; ama yüzü tipim değil desem, hadi oradan şımarık şey, sen git aynaya bak dersiniz. gözleri masmavi, ben çok canlı renkli göz sevmem bir kere ve gözlere daha doğrusu bakışlara önem veririm. hatta renkli gözlü insanlarla göz teması kuramadan konuşur(d)um. fakülteden trabzonlu dostumun yeşil gözleri ile aştım bu durumu birkaç sene önce... yazın, evlenelim diye tutturmuştu yakışıklının biri daha (amacı bence eğlenmekti de neyse). arkadaşım değildi, ama tanıdıktı. inanmasam da söylediklerine inanmak istedim, şans vermeye çalıştım. onun elaya çalıyordu gözleri ve has uşağuma göre daha çok tipimdi fiziksel olarak. ezbere şiirler okuyordu, analizleri pek iyiydi lisans öğreniminin de etkisiyle... elimi tutmasına da izin verdim, gel gör ki içim kaynamadı. elimi tutmakla kaldı. bakışları fazla "piç" geldi ve kadınlardan hınç alır gibi bakıyordu - belki de yapı meselesidir günah da almayayım, en özellerini anlattı bana, geçmişinin etkisi de olabilir. kim bilir...

has uşağun bu (genel) iletişim problemi, benim normalden daha fazla emek sarf etmeme neden oluyor. benim de ilk ilişkim olduğu için epey zorlanıyorum ve bazen "amaaaaaaaaan, niye bu kadar didiniyorum" desem de şu kısa sürede bir bağ kurdum (sanırım). körkütük aşık değilim, bunun farkındayım. beni ona bağlayan şey sevgi mi, tutku mu, tensel çekim mi diye sorduğumda, hepsinin karışımı gibi geliyor. gözlerinin mavi olmasından ötürü bakışları fazlaca çapkın duruyor (belki de çapkının alasıdır :) ) ama bu adam bana bakarken nasıl oluyor da rahatsız olmuyorum (dedim ya renkli gözlü insanlara pek bakamam) ve bu bir çift mavi gözden nasıl olabiliyor da sevgi ve şefkat duygusunu alabiliyorum, yazın şans vermeye çalıştığım adam elime dokunduğunda tacize uğruyor gibi hissederken nasıl oluyor da onun dokunuşları hoşuma gidiyor ve bedenimin nesneleştiğini hissetmeden olması gerektiği gibi özne kalmanın zevkine varabiliyorum?...


9.3.12

özlem

muhabbet kuşumuz vardı. yedi yıl birlikte yaşadık. evin adamı gibiydi. ben 9-10 yaşlarımdayken yem kutularındaki mavi kuşların kafalarını vesikalık foto gibi kesip ona nüfus cüzdanı hazırlardım. ailemizin altıncı ferdiydi... kafese tıkmazdık onu. dedim ya evin ferdi idi o. yazın pencereleri açtığımızda perdeler uçuşmasın diye yastık koyardık, onu yine de kafese tıkmazdık. annem muslukta rahle gibi ellerini açardı; kışın günde bir, yazın günde iki kez yıkanırdı. anılarımız yazamayacağım kadar çok. artık yazmak istemiyorum. bir cümle daha söylemek gerekirse; onu çok özledim. :-(

senin masumiyetin var ya, ye ye bitmez!

1.3.12

excerpt from "the good-morrow" by donne


and now good-morrow to our waking souls, 
which watch not one another out of fear ;
for love all love of other sights controls,
and makes one little room an everywhere.
let sea-discoverers to new worlds have gone ;
let maps to other, worlds on worlds have shown ;
let us possess one world ; each hath one, and is one.