12.3.12

love's labour

bugünlerde genel mutluluk halimi gölgeleyen bir şey var: love's labour.

bir sevgiye emek vermek, sandığımdan daha zor bir şeymiş. birkaç karşılıksız aşk için kendimi paraladığım, depresyona girdiğim, hayatımın akışını mahvettiğim günler de oldu; ama bu, daha farklı bir şey. acı çekmek, emekten pek sayılmıyor.

yakışıklı, bugüne kadar hiç aşık olmadığını, ilişki teklifleri almasına rağmen belli bir yaşa kadar hiç ilişkisi olmadığını söyledi geçen gün kafede sohbet ederken. şaşırdım, şoke oldum. ben birlikte olduğu kızlara bahane bulurdum önyargılı bir biçimde - kızların tipine, tavrına ve tahsiline bakıp yine önyargılı olmak gerekirse hala da onlara bahane buluyorum ama bizim uşağun da çözülmesi gereken iletişim problemleri yok değil. birlikte olma kararı almadan önce daha rahat iletişim kurabiliyordu. hatta zaman zaman yem atıyorum belki ilişkide olma hali onu boğmaya başlamıştır "ıssız adam" sendromu denen zımbırtı pelesenk olmuştur diye, ı-ıhh, durum öyle de değil. daha başka...

peki, ben uşaktan nasıl etkilendim? onu ilk gören hemen "kaptın yakışıklıyı", "durdun, durdun turnayı gözünden vurdun" falan diyor da, olay öyle değil. evet, yakışıklı; ama yüzü tipim değil desem, hadi oradan şımarık şey, sen git aynaya bak dersiniz. gözleri masmavi, ben çok canlı renkli göz sevmem bir kere ve gözlere daha doğrusu bakışlara önem veririm. hatta renkli gözlü insanlarla göz teması kuramadan konuşur(d)um. fakülteden trabzonlu dostumun yeşil gözleri ile aştım bu durumu birkaç sene önce... yazın, evlenelim diye tutturmuştu yakışıklının biri daha (amacı bence eğlenmekti de neyse). arkadaşım değildi, ama tanıdıktı. inanmasam da söylediklerine inanmak istedim, şans vermeye çalıştım. onun elaya çalıyordu gözleri ve has uşağuma göre daha çok tipimdi fiziksel olarak. ezbere şiirler okuyordu, analizleri pek iyiydi lisans öğreniminin de etkisiyle... elimi tutmasına da izin verdim, gel gör ki içim kaynamadı. elimi tutmakla kaldı. bakışları fazla "piç" geldi ve kadınlardan hınç alır gibi bakıyordu - belki de yapı meselesidir günah da almayayım, en özellerini anlattı bana, geçmişinin etkisi de olabilir. kim bilir...

has uşağun bu (genel) iletişim problemi, benim normalden daha fazla emek sarf etmeme neden oluyor. benim de ilk ilişkim olduğu için epey zorlanıyorum ve bazen "amaaaaaaaaan, niye bu kadar didiniyorum" desem de şu kısa sürede bir bağ kurdum (sanırım). körkütük aşık değilim, bunun farkındayım. beni ona bağlayan şey sevgi mi, tutku mu, tensel çekim mi diye sorduğumda, hepsinin karışımı gibi geliyor. gözlerinin mavi olmasından ötürü bakışları fazlaca çapkın duruyor (belki de çapkının alasıdır :) ) ama bu adam bana bakarken nasıl oluyor da rahatsız olmuyorum (dedim ya renkli gözlü insanlara pek bakamam) ve bu bir çift mavi gözden nasıl olabiliyor da sevgi ve şefkat duygusunu alabiliyorum, yazın şans vermeye çalıştığım adam elime dokunduğunda tacize uğruyor gibi hissederken nasıl oluyor da onun dokunuşları hoşuma gidiyor ve bedenimin nesneleştiğini hissetmeden olması gerektiği gibi özne kalmanın zevkine varabiliyorum?...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder